• Home
  • Genel
  • Abdülhamid’i denizciliğe düşman gösterenlere karşı Fransız tarihçi ne diyor?

Abdülhamid’i denizciliğe düşman gösterenlere karşı Fransız tarihçi ne diyor?

Ey iftiraların odağındaki Sultan, meğer sana ne çok diş bileyen varmış. 

27 Nisan’da tahttan indirilmenin üzerinden 114, vefatının üzerinden 105 yıl geçtiği halde hala birileri kin ve nefret kusabiliyorsa senin ne paha biçilmez bir iş yaptığına bundan daha kesin bir kanıt olmaz.

Gençleri boyunlarına taş bağlayıp Haliç’e attırdığın mı söylenmedi?

Beş bin okul açtığın halde okulları kapatıp halkı cahil bıraktığın mı dillendirilmedi?

Bir tek siyasî idam cezasını infaz ettirmediğin halde adını Kızıl (yani Kanlı) Sultana mı çıkarmadılar?

Ve daha neler…

Bu arada ilk denizaltı gemilerimizin bedelini kendi cebinden ödemek suretiyle yaptırdığın halde denizciliğe düşman olduğun iftirasını atmadılar mı?

Sultan Abdülhamid denizciliğe düşmanmış!

Bir padişah veya yönetici düşünün ki, denizciliğe önem vermemiş olsun.

Sebep diye neyi ileri sürüyorlar biliyor musunuz? 

Güya amcası Sultan Abdülaziz’i, sarayı denizden kuşatarak tahttan indirmişler de Abdülhamid de aynı akıbete uğramaktan korkup denizciliğe önem vermemiş. 

Güldürmeyin adamı: Sanki karadan darbe yapamıyorlardı?

Bu, çocukların bile inanmayacağı iftiranın bugün olmuş dillendirilmekte oluşu karşısında Osmanlı donanması hakkında yaklaşık 600 sayfalık bilimsel bir çalışma yapmış olan Daniel Panzac’ın kitabına başvurmak ihtiyacını hissettim ister istemez. Gerçi bu adice iftirayı Abdülhamid’in Kurtlarla Dansı’nın 2. ve 3. ciltlerinde Japon araştırmacı Kaori Komatsu ve Fransız Türkolog François Georgeon’a dayanarak çürütmüştüm. Bu sefer söz konusu iftirayı bir başka Fransız tarihçi Daniel Panzac’ın 2020 yılında İş Bankası tarafından 2. baskısı yayınlanan Osmanlı Donanması (1572-1923) adlı kitabında yazdıklarından yola çıkarak cevaplandıracağım.

Kitabın 9. Bölümü tamamen, 10. Bölümü ise kısmen II. Abdülhamid devri donanmasına tahsis edilmiş. Bölümün hemen başında, 371. sayfada şunları okuyoruz:

“En yeni yayınlarda bile yaygın olan bir fikre göre, II. Abdülhamid’in saltanatı boyunca Osmanlı devleti kara ordusu lehine donanmayı ihmal etmiş ve filo neredeyse terk edilmiş halde Haliç’te demirli kalmıştır.”

Prof. Panzac bu iddiayı cevaplamaya şöyle başlıyor:

“(II. Abdülhamid devrinde) Deniz kuvvetlerine devlet bütçesinden ayrılan ödeneğin Abdülaziz devrindekinden daha düşük olduğu gerçekse de, özellikle 1877-1878 Türk-Rus savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu’nu pençesinde kıvrandıran ciddi mali zorluklar göz önüne alınırsa, söz konusu donanma bütçeleri hiç de az sayılmazlardı. Bahriye finansmanının Abdülaziz devri öncesindeki seviyeye döndüğünü söylemek daha doğru olacaktır.”

Bilim adamı soğukkanlılığıyla meseleyi yargılamaya değil de anlamaya çalışan Fransız tarihçi şimdi Sultan Abdülhamid devrinin hakkını vermeye başlayabilirdi. Peki neden ‘denizciliğe düşman’ denilmişti kendisine? Cevabı nettir:

II. Abdülhamid’in deniz politikasındaki en çarpıcı ayrıntı, selefinin devrine kıyasla görülen hedef değişikliğidir. Abdülaziz’in takip ettiği yol bir kenara bırakılarak başlatılan bu yeni yönelim, devletin deniz kuvvetlerini terk ettiği izlenimi doğurmuştur.”

O zaman gerçek resim hangisidir?

Sultanın 33 yıllık saltanatındaki gemi siparişleri ile idari politika bu fikrin tersini kanıtlar ve onun şahsi eğilimini değilse de en azından tasvip edip atadığı donanma idarecilerinin yönelimlerini ortaya koyar.” 

Daniel Panzac’a göre Sultan Abdülaziz devrinde Türk donanmasının inşası, iyi düşünülmüş askeri ve diplomatik bir hedef gözetilmeden salt bir güç gösterisi yapma arzusuna dayanıyordu. Sultan Abdülhamid devrinde ise bunun aksine şartlara uyum sağlama ve devletin mali durumunu gözden kaçırmadan devletlerarası alana müdahale etme iradesi açığa çıkar. 

Tarihçinin nihai hükmü ise şudur:

Diğer başka alanlarda olduğu gibi denizde de Abdülaziz devri, müsrif ve hedefsiz bir dönemdi;Abdülhamid devri isetutumluve üzerinde düşünülmüş bir dönemolacaktır.”

Özetle Sultan Abdülhamid devrinde sadece Ertuğrul fırkateyninin 1890 yılında Japonya’ya gönderilmesi hadisesi bile İslam dünyasını canlandırma ve İngiliz yöneticilerini İslam birliği noktasında teyakkuza geçirmesi bakımlarından ele alınsa dahi –dönüş yolunda kazaya uğraması olayı haricinde ele alınırsa- ciddi bir denizcilik başarısı olarak selamlanmalıdır.

Ey iftiraların odağındaki Sultan, seni düşmanlarının tarih kitaplarında öldürmeye devam etmelerine izin vermeyeceğiz.
20.04.2023, muzakerat.com

Bir yanıt yazın