Gaz Lambasında Okumanın Keyfi

Gaz lambasinda okumanin keyfi
“Odam kitabimdi benim” adli denemesinde ne guzel anlatir cocuklugunda kitapla hasir nesir oldugu gunleri Hilmi Yavuz. “Gaz lambalarinin yari aydinliginda, kalin perdelere vuran golgelerin gizemli goruntulerle gezindigi sessiz odalari, mangalin yanibasina oturup kitap okudugu” kis gecelerini siirli bir dille aktardigi bu deneme nedense her okuyusumda kendi kalemimden cikmis bir yazi izlenimi uyandirir bende. “Her kitapta kendimizi okuruz.” demisti ya hani rahmetli Cemil Meric, oyle bir duygudaslik olusmus olmali o yazidaki cocuk ile kendi cocuklugum arasinda.

Sinnen daha kucuk olmama ragmen ben de hatirliyorum gaz lambali odalarda titreyen alevin elimde tuttugum kitabin sari yapraklarindaki raksini. Nereden mi? Birincisi, benim okumaya koyuldugum 70’lerin ikinci yarisi, elektrik kesintilerinin iyice azdigi bir zaman dilimine rastliyordu, (su an o gunleri hatirlayanlarin kafalarini manidar bir edayla salladiklarini gorur gibi oluyorum). Ikincisi de, bir gecekondu mahallesinde oturmanin o yillardaki en agir bedeli, evine elektrik ve su baglatamamakti. Dolayisiyla yarim yamalak da olsa mahalleye verilen elektrik bizim eve birkac sene hic ugramamisti. Ders calisirken islenen lambanin temizlenmesi sirasinda babamin Cihan Harbi yillarina atifta bulunarak, kendi zamanlarinda gazyagini gectik, lambanin caminin bile nadir ve pahali bir meta oldugunu, lambalarin catlayan yerlerine kagit yapistirdiklarini, bunun da kagitli tarafa dusen kardesi icin -bilenler bilir, ders calisirken lambanin etrafinda pervane gibi toplanilirmis- bir nevi ceza anlamina geldigini soylerdi.

Yine de sever miydik gaz lambasini ne? Onun goz bebeklerimizi irilestirip sevimli kilan rehavetli alevi, okuma ve ders calisma saatlerimin tek eglenceli tarafini teskil ederdi. “Bugunun cocuklari” diye devam ediyor Hilmi Yavuz sozlerine: “Lamba isiginda kitap okumanin hazzini bilmezler; odalarda gezinen gizemli golgelerin, yalniz ve hulyali bir cocugun hayalgucunu besleyen bereketli kipirtilari vardir.”

Sizi bilmem ama ben irice bir mum bulundururum kutuphanemin bir kosesinde. Esref saatim geldi miydi, masaya koyar, cocuklarin evin icine E.T. adli yaratik girmis gibi urkerek; ama ayni zamanda hoslanarak seyrettikleri bir seremoniyle fitili uyandirir, boylece hem cocukluk gunlerini hatirlarim, hem de aslinda elektrik bulunmadan onceki butun guzel insanlarin mum isiginin etkisiyle iyice nohudilesen sayfalardan hangi mana alemlerine uruc ettiklerini hisseme dustugu kadariyla hissetmeye calisirim.

O birkac saat boyunca ben baska bir yerde ve baska bir zamandayimdir!

Kadin ve kitap

Jean Genet mi soylemisti o lafi, emin degilim: “Cins-i latifden soz etmek muskil istir.” Oteden beri kitapseverler arasinda kadinlarin adi “kitap dusmani”na cikmistir. Cok kitap meraklilari, hatta kitap kurtlari tanidim, bu hastaliga muptela olali beri eve hanimlarindan gizlice kitap sokmak konusunda tam bir ihtisas sahibi olmuslardir. Kimisi bakkalin ciragina aksamdan biraktigi kitaplari sabahleyin gazetesinin icinde eve sokmanin yolunu bulmustur, kimisi kazaginin icerisine sakladigi kitaplari gizlice bir koseye istiflemenin.

Iyi ama bu bir erkek kuruntusu olmasin sakin? Feministlerin dillerinden dusurmedikleri “erkek egemen toplum”un kadinlara bictigi rolun bir parcasi da evde birkac ansiklopedi disinda kitap gormemek olamaz mi? Belki de “biz biyiklilar”a mahsus bir fantazidir o?

Tam bunlari dusundugum gunlerde unlu kutuphanecimiz Muzaffer Gokman’in Amerika Notlari gecmesin mi elime? Efendim, meger Amerikali hemcinslerimiz bizden de ileriymis. Gokman’in yalancisiyim, Belcikali bir armator kurdugu kutuphaneye bazi garip sartlar koymus. Bir kere bu kutuphaneye kadinlar giremeyecek, kadin personel calistirilmayacak, hatta kadin yazarlarin kitaplari da konulmayacakmis. Dahasi var: Ozellikle de kadin dusmani yazarlarin kitaplari bir “seref kosesi”nde toplanacakmis.

Gerci tarihler 1958-59’dur, yani bugun degismis olabilir; ama Gokman’in bildirdigine gore o tarihlerde Boston’da Harvard Universitesi’nin muazzam kolej kutuphanesine de kiz talebelerin girmesi yasakmis. Buna hayret eden Gokman, Osmanli donemine ait bircok vakif kutuphanesinin senedini okudugunu fakat bizde kadina kitabi yasaklayan herhangi bir kayda rastlayamadigini belirtmek ihtiyacini duyuyor. Gokman daha cok seyler anlatiyor; ama ben Turkiye’de artik kitap kurdu kadinlarin da, eni konu iyi bir kutuphaneye sahip kiz ogrencilerin de bulundugunu biliyorum. Yani simdiye kadar hep erkekleri yoklayan bu “hastalik” yavas yavas onlara da sirayet etmekte. Bu olumlu bir sey. Lakin bir ilginc nokta takiliyor zihnimize: Hanimlar da erkekler kadar israrci olabilecekler mi evlerine kitap sokma konusunda? Bunu tekrar dusunmekte fayda var!

KITAP KOPRUSU

Askin Okunmaz Kiyilari

Divan edebiyati uzerine hem de 1979’da Turkce ogrenmeye baslamis bir Amerikali’dan bu kadar nafiz bir kavrayis beklemiyordum dogrusu. Gecenlerde Iletisim’den cikan Victoria R. Holbrook’un Askin Okunmaz Kiyilari adli kitabi yalniz Divan edebiyatina yonelik dogru bakis acisini yakalamakla kalmiyor, disaridan yaklasan birisinin avantajlarini da ustaca kullaniyor. Temelde Divan siirinin hem kendi devrinde, hem de kendisinden sonrakilerce nasil alimlandigini ana teorik meselesi yapan, ardindan da Seyh Galib’in Husn u Ask’indan yola cikarak Osmanli siirinin poetikasini desifre etmeye girisen yazar, kulturumuze bakisla ilgili onemli bir metodolojik huruc tesebbusunde bulunuyor. Cogumuzun farkinda olmadan kabullendigi Oryantalizmin Osmanli siirine musallat ettigi yanli/s bakislarin farkina varilmasi ve Osmanli siirinin kanli canli bir Osmanli toplumuyla birlikte nasil “okunacagi”na iliskin ipuclarini sunmasi acilarindan heyecan verici bir eser Askin Okunmaz Kiyilari.

Bir yanıt yazın