• Home
  • Genel
  • Kral kabul etseydi, İngiltere belki de Müslüman olacaktı

Kral kabul etseydi, İngiltere belki de Müslüman olacaktı

Bir zamanların üzerinde güneş batmayan imparatorluğu İngiltere (doğrusu Büyük Britanya) parçalanmanın eşiğinden döndü. Bob Geldof adlı pop müzik sanatçısı bile İskoçlara “Gelin, bu aileyi dağıtmayın” mesajıyla devreye girdi ve sonuçta İskoç halkının yüzde 56’sı bağımsız devlet olmak istemedikleri mesajını vermiş oldu.

Ada yönetimine şimdilik rahat bir nefes aldıran referandum, İngiltere’nin tarihinde yaşanan pek bilinmeyen bir olayı aklıma getirdi. Vaktiyle bir İngiliz kralı, Endülüs’teki Müslüman yönetiminden yardım istemiş, Hafsi hanedanının başındaki Muhammed Nasir ise kendisinin ve İngiltere’nin Müslüman olması şartıyla krala yardım edebileceğini bildirmişti. Eğer köşeye sıkışmış durumda bulunan Kral John bu teklifi kabul etmiş olsaydı, tarihçi Gibbon’un çok korktuğu Oxford’da çan sedaları yerine ezan-ı Muhammedî’nin işitilmesi bir fantezi olmaktan çıkacaktı.

İşte Kral I. John, gönderdiği heyetin getirdiği Müslüman olma teklifine evet demiş olsaydı belki de Avrupa’daki İslam dalgası yeni bir çehre kazanmış olacak, bugün çok başka şeyleri konuşacaktık. Şimdi bu ilginç olayın ayrıntılarına girelim.

Magna Carta efsanesi

Hangi tarih kitabını açsanız, demokrasinin, özgürlüklerin ve anayasacılığın miladı olarak İngiltere Kralı I. John’un bir kısım yetkilerini kısıtladığı söylenen “Magna Carta” (Büyük Berat) adlı belgeyi sürerler önünüze. Eş dost meclislerinde, ‘Elin Avrupalısı daha Selçuklular devrinde demokrasinin temellerini atmışlar, oysa bizimkiler…’ türünden gevezeliklere siz de rastlamış olmalısınız.

Oysa İngiliz tarihinin çok özel bir durumundan kaynaklanmış olan bu istisnai nitelikteki belgenin 13. yüzyıl başlarındaki İngiltere toplumu için dahi “ilerici” bir adım olmadığını bilmekte fayda vardır. Evet, Magna Carta zannedildiği gibi ‘ilerici’ değil, ‘gerici’, biraz hafifleterek söyleyelim ‘devrimci’ değil, ‘tutucu’ bir belgedir. Ama bakın, neden?

Bir kere 1215 yılında Magna Carta’nın Kral I. John tarafından imzalanan (pardon, Kral I, John, imza atmayı bilmediği için mührünü basmıştır ve o zaten o çağlarda kutsal (mavi) kan taşıyan bir hükümdarın herhangi bir belgeye bizzat imzasını atması, düşüklük alameti sayılırdı; nitekim Osmanlı padişahları da tuğra çektirirlerdi fermanlarına) orijinal nüshası değil de, yüzyıllar sonrasında çoğaltılmış olan kopyaları elimizdedir.

icerik2

O halde böylesine önemli bir belgenin neden orijinaline sahip değiliz? Ayrıca bu belge, gerici olmasa bile tutucu (conservative) bir belgedir, çünkü I. John, baronların ve kilisenin sırtına yeni vergiler yüklemek ve kiralarını artırmak istiyor, dolayısıyla merkezî hükümetin gelir pastasını büyütmeye uğraşıyordu. Baronlar ise tam tersine, eski düzende ödemekte oldukları vergilerin ve imtiyaz (ayrıcalık) beratlarının aynen devam etmesi için bastırıyorlardı. İşte aralarında savaşa kadar gidecek olan anlaşmazlığın gerçek sebebi buydu.

 Burada tuhaf olan, Kral’ın merkeziyetçi tavrının, modern devlete giden yola daha uygun olmasıdır. Yani kral, bu ölçüye göre ilericidir. Oysa baronlar, feodal ayrıcalıkların ve merkeziyetçiliğin karşısında kendilerini savunan bizdeki “ayanlar” gibidir ve gelişmeyi kösteklemeye çalışmaktadırlar.

John, 1214’te meydana gelen Bouvins muharebesinde, Papa’nın kendisini adam etmek için üzerine saldığı Fransız Philip Augustin’in kuvvetlerine yenilir. Bunun üzerine isyan eden baronlarla onlara karşı duracak gücü kalmayan kral arasında 15 Haziran 1215 günü Runnymede’de 63 maddelik bir ateşkes antlaşması imzalanır. İşte o “mütareke belgesi”dir Magna Carta. Ertesi yıl da ölür.

Magna Carta’yı gönülsüzce imzalamak suretiyle tarihe geçen Kral John, eğer Muhammed Nasir’in teklifinin altına da imza atsaydı bugün çok farklı bir şekilde anılıyor olacaktı.

icerik

Endülüs, İngiltere’ye yardım etseydi!

Magna Carta’nın imzalanmasına 5 yıl vardır ve Norman Davies’in tespitiyle söylersek ‘düşman kazanma sanatı’nda mahir olan Kral John’un işleri arapsaçına dönmüştür. Papa III. Innocent, Stephen Langton’u Canterbury Başpiskoposu olarak atamıştır atamasına ama kral bunu kabul etmemiş ve bu yüzden de Papa tarafından aforoz edilmiştir. Üstelik Fransızlara toprakları kaptırmıştır. Baronlardan zaten yaka silkmektedir. Anlayacağınız, başı beladadır.

Tam bu sırada başka bir kaynak tarafından doğrulanmayan ama Matthew Paris adlı çağdaş bir tarihçinin hadiselerden sadece 20 yıl sonra yazdığı kitabında geçen Müslümanlardan yardım isteme fikri gelir aklına. “Cronica Majora” (Büyük Vekayiname) adlı kitapta geçen bu hadise bilinmeyen bir cephesini aydınlatır İngiliz tarihinin.

Londralı rahip Robert ile Thomas de Erdington ve Ralph Fitz-Nicholas adlı iki şövalye Muhammed en-Nasir adlı emirle görüşmek için İspanya yollarına düşerler. Kral, emirden yardım istemektedir. Kudretli emir ise İngiltere kralına “Size destek olurum ama halkınızla beraber İslamiyet’e geçerseniz” şartını koşmuştur. Sonuçta zaten müşkil vaziyette bulunan kral sözünü tutamayınca emir de yardım etmekten vazgeçmiş ve böylece İngilizlerin İslam’la şereflenmesi işi suya düşmüştür.

200 yıl kadar önce Magna Carta’nın hikâyesini yazan Richard Thomas’a göre kralın elçileri Afrika ve Endülüs’ün hükümdarı “Murmelius”a gönderilir. İngiltere, Endülüs hükümdarına vergi vermeyi, Hıristiyanlıktan ayrılarak Muhammed’in dinini kucaklamayı taahhüt etmektedir. Yeter ki emirülmüminin hazretleri yardımlarıyla iyice palazlanmış baronlara karşı içerideki mücadelede elini kuvvetlendirsin.

Rahiple iki şövalye saraya giderler. Kendilerine gösterilen misafirperverlikten olduğu gibi örf ve âdetlerden de fena halde etkilenirler. Emir mülayim biridir ya, duvar gibidir suratı. Önüne bir kitap koymuş, elçiler konuşurken gözünü kitaptan ayırmadan oturmaktadır. Kendisine kralın mektubunu sunup çevirisini de yaparlar. (Sonradan işi abartarak İngiliz tahtına bir Müslüman’ın geçeceği ve John’un Müslüman olacağı teklifini bizzat kralın yaptığı bile söylenecektir Ada’da.)

Emir Nasir, İngiltere Krallığı’yla ilgili elçilere sorular sorar ve onları nazik sözlerle uğurlar. Şövalyeler dışarı çıktıktan sonra Rahip Robert’i tekrar çağırtıp kendisinden Kral John’un gerçekte kim olduğunu sorar. Robert de ‘O bir tirandır.’ der, halkın onu tahtından indirmek üzere olduğunu söyler. Emir, kendi kralına çılgın bunak diyen Robert’e hediyeler ihsan eder ve dönerler. Kral vergi verme ve Müslüman olma teklifini kabul edemeyince girişim akim kalır. (Olayın tek kaynağı olan Matthew Paris bu olayı 1213 yılında gösterir ama Dr. Lingard yaptığı araştırmada hadisenin 1209 yılına yerleştirilmesinin doğru olacağı kanaatine varır.)

İngiltere baronlardan ve Papa’dan kurtulmak için Endülüs emirinden yardım istiyordu. Yardım gerçekleşse belki de baronlar karşısında belini doğrultan Kral I. John, Magna Carta’yı imzalamak zorunda kalmaz ve kim bilir daha neler ve neler değişirdi?

Tarih elbette olgulardan oluşur ama peki ya öyle değil de böyle olsaydı! Düşünmeye değmez mi?

21 Eylül 2014, Pazar

Bir yanıt yazın