Memur Edildiğimiz Büyük Vazife

6 Şubat’ta vukua gelen Kahramanmaraş depreminde can kayıplarımız 45 bine dayandı ki, son asrın en ağır can kaybı yaşadığımız felaketi olduğu ayan beyan ortada.

Öte yandan artçı depremler sürüyor. En son 27 Şubat günü Malatya’da yaşadığımız 5.5 büyüklüğündeki deprem dahil binlerce sarsıntıyı ilaveten yaşıyoruz.  Allah beterinden esirgesin diyorum. Bu günleri de atlatacağız inşallah.

Tabii deprem kadar depremi siyasî ve ideolojik çıkarlarına alet eden güruhla da mücadele etmek gibi akıllara ziyan bir vaziyetle de karşı karşıyayız bu defa. Depremlerden, kandan ve irinden beslenir gibi beslenmeye niyetli bu habis zihniyetin çirkin tezahürlerini sosyal medyada üzüntüyle müşahede ederken ‘Bu nifak çeteleri de nereden çıktı?’ diye şaşkınlıkla soranlar oluyor. Cevaben bazılarınıza ters gelebilecek bir yorum yapacağım izninizle:

Deprem felaketi sonrasında devleti ve kamuoyunu özellikle sosyal medyada uğraştıranlar arasında bir de bu “çeteler” var. Ortak özellikleri, İslam’a ve millete dair ne kadar değer varsa ona düşman olmaları. Biri ‘Diyanet deprem bölgesine yardım ediyor’ mu dedi, topyekün başlarını çıkarıp ‘Diyanet’in ne işi var deprem bölgesinde?’ diye çığırtkanlık yapıyorlar. 

Lakin aslında garip ve şaşılacak olan onlar değil, biziz!

Aslında hepimizin onların kafasında olması için uzun süre ciddi bir hazırlık yapıldı ama tutmadı elhamdülillah.

Demokrat Parti eliyle aldığımız 1946-50 virajı her bakımdan hayatî önem taşımaktadır. O keskin virajı alamasaydık eğer veya daha geç alsaydık şundan eminim ki bugün biz azınlıkta kalmış olacaktık.

O büyük virajı alabildiğimiz içindir ki, bugün mankurtlaşmış nifak çeteleri ve habis zihniyet bu kadar kuduruyor. Kendilerini asil (asıl), bizi asimile edilmesi gereken geçici yabaniler, olarak görüyorlar çünkü. Bizi kiracı, kendilerini ev sahibi gibi görüyorlar başka bir deyişle.

Fakat Cenab-ı Hakkın lütf u inayetiyle bu vahim plan akamete uğradı.

Nitekim Kemalist kalemşorlardan Falih Rıfkı Atay’ın (vefatı 1971) bir yazısında “Bir gün Türkiye’de laik sistem tehlikeye girerse Kıbrıs’taki laikliği model alıp sistemimizi tekrar ona göre kuracağız” diyor, “çünkü orada proje başarıldı ama burada yarım kaldı” diye de hayıflanarak ekliyordu sözlerine.

Görüyorsunuz Kıbrıs’ta laikliğe aykırı diye Kur’an Kurslarını basan mankurtları. İşte bizi de oradaki gibi yapacaklardı. Plan buydu.

1950 yılından beri bu habis zihniyet ‘Nereden çıktı bu Hasolar ve Memolar?’ tepkisini gösteriyor ki, kendi açılarından tamamen haklılar.

Gerçekten de biz nerden çıktık?

Pişmiş aşa su kattık esasında. Affedilmeyen ve affedilmeyecek suçumuz buydu.

Biz fazla donanımlı ve iyi yetişmiş değiliz gerçi ama durduğumuz yer o kadar sağlam ve kritik, o kadar anahtar mahiyetinde ki, bulunduğumuz yerden dolayı bütün plan ve oyunları bozabilecek yetenekteyiz.

Bunun için Okçular Tepesi’ni boş bırakmayacak ve bizden daha layık olanların arkamızdan yetişmesi için gayret edeceğiz.

Cenab-ı Allah’ın bizi memur ettiği büyük vazife budur vesselam.

27.02.2023, muzakerat.com

Bir yanıt yazın